Çarşamba, Nisan 17, 2013

Masumiyet

Doğduk... Büyüdük... Hala büyümekteyiz görünürde yaptıklarımızla. Her gün yeni bir şeyler ekleniyor bilgi dağarcığımıza. Beri yandan da küçülmekteyiz fıtrata inat. Masumiyetimiz, içsel temizliğimiz yavaş yavaş silikleşip kaybolmakta. Beşikten kopan ağlayışların masum isteklere yönelişinden, plazalardan güç, hırs naralarına dönüşüverdik. Dönüştürdük kendimizi. Tırtılın kozasından sıyrılıp kelebek oluşu ve ölüşüne kadar geçen kısacık bir süreden ibaret olan Dünya’da, her gün yeni yeni şeyler ekledik ideallere, başarılara ve bir şeyler eksilttik dualardan, inançlardan. 

Demem odur ki; hayata yeni şeyler ekledikçe eksilttik amelimizden. Dualara dünya karıştı ve azalttık maneviyattan. Yavaş yavaş her yanımızı kapladı istekler, arzular. Dünya’dan gayrı hiçbir şeyi göz görmez oldu. Masumiyetimizi kaybettik öyle ya! Bir çocuğun cenneti isteyişiyle benim isteyişim çok farklı mesela. Hayalindeki cennette o; uzaktan kumandalı arabasıyla, arabasına hükmederken, diğer yandan bakkaldan bedava abur cubur almayı hayal ediyor. Oysa ben, her şey hizmetimde olacak olan cennette, en güzel surete ve sirete sahip olmayı dilemekteyim bilinçli ya da değil. Kadınsal bir süreç kaplamış her yanı, zihnime üşüşmüş akbaba misali. İsteyeyim cenneti ama harcamayayım zamanımı. En iyi, en güzel, en popüler, en en en...olayım ama yorulmadan, sıkılmadan, kılımı bile kıpırdatmadan. Sevmesem de sevileyim. Karşılıksız olmalı bazı şeyler ama ben hep karşılık istenmeyen taraf olayım. Nankörlük sarmış her bir yanı. İstiyoruz ki biz hiç karşılık vermeyelim. Hep kazanalım, kaybetmeyelim. Sınıf geçelim ders çalışmadan, savaşlar bitsin biz kılımızı bile kıpırdatmadan...

Masumluk nerede kaldı sahi? Kalbimizin hangi ücra köşesinde? Beşiğin ince tülü ardındaki bir avucu sıkıca kapalı, dudakları şiş bebeğin masum parmakları arasında mı? Yoksa sırtını sıvazlayan bir elin dokunduğu tenin ulaştığı en küçük zerrede mi? Neredeyse söyleyin bana, zira çok ihtiyacım var ona!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder