Londra'da, kraliyete ait parklardan biri olan Hyde Park'da kraliçeye hakaret dışında serbest kürsü köşesinde istediğiniz kişi hakkında konuşabilir, hakaret ve hatta küfür dahi edebilirsiniz. Yalnızca bu köşede yaptığınız konuşmalar sebebiyle tutuklanmaz ya da kürsüden indirilmezsiniz.
Yıllar önce zaman gazetesi de işte bu serbest kürsü köşesinden ilham alarak özellikle üniversiteli gençlerden gelecek yazıları yayımlayacakları bir köşe oluşturdular. Her hafta pazar ekinde iki kişinin yazısını yayımladıkları bu köşeye ben de bir yazımı göndermiştim. 31 Ağustos 2008 tarihinde yazım yayınlandı ve ben de mutluluktan uçtum :)
İşte o yazım;
Mutluluğun Rengi Yeşildir!
Hani en sıkıntılı, huzursuz, kötü günlerinde bir tatlı huzur arar ya insan; işte o zaman anlayabilir ancak küçük şeylerin kıymetini. Börtü-böcek bile mutlu edebilir insanları, tutunacak dal arar, belki de hayallerle gerçekleri yoğurmaya başlar zihin. Başlar ki unutulabilsin tatsız hatıralar, yerine yenileri gelsin, hayal ürünü bile olsa! Yalan da olsa yaşandı kabul etmeyi yeğler insan. Sürekli güler yüzlü poz verdiğimiz fotoğraflar gibi!
Mutluluğun da rengi vardır şüphesiz. İnsanların bile bedenlerini çepeçevre saran “aura” denen, gözümüzle göremediğimiz elektromanyetik alanda oluşan renkler gibi. Bu renkler yani “aura” insan kendini o anda nasıl hissediyorsa o duruma göre renk değiştirirmiş. Kızgın, öfkeli, tutkulu anlarda Kırmızı; dingin, huzurlu anlarda Beyaz; ümitli anlarda Mavi gibi... Eğer bu renkleri gözümüzle görebilseydik şüphesiz insanların o an neler hissettiklerini bu sayede anlayabilecektik. Bu da kusursuz Yaratıcı’nın bizim bilmediğimiz her şeyi bildiğinin bir başka kanıtı! Zamanla bilim geliştikçe, yeni mucizelerle karşılaştıkça onun kudretini doğrulayan kâinatın uyumu gözler önüne seriliyor.
Renkler insan yaşamının vazgeçilmez unsurlarından yalnızca bir tanesidir, hatta yaşamının da ötesinin-öncesinin vazgeçilmezidir. Öyle ki daha insanlık yaratılmadan önce kâinatın kendisi için yaratıldığı peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s)’nin nurunun da “yeşil” olduğu bildirilmiştir! Etrafımıza bir bakalım; her yer yeşillik! Doğa bile bu gerçeğe şahitlik ediyor sanki. O nurun onuruna yaratılan bu kâinatın vazgeçilmezi, hayat kaynağımız yeşillikler O gittiğinden beri gün geçtikçe yok olmakta. Sanki yas tutarcasına!.. Aura’da yeşilin anlamı Şifa. İnsanlığın şifası, insanlığı şifaya çağıran Hz. Muhammed (s.a.s). “Hiçbir şey boşuna yaratılmamıştır”
Gün geçtikçe yeşilin azaldığı bu Dünya’da bunun ne anlama geldiğini düşünmek şöyle dursun, hep dikkat ettiğim bir husus vardır: O da yeşilin herkese yakıştığı! Evet, yeşilin yakışmadığı bir insan bilmiyorum(tevafuk). Belki de çok sevdiğimden olsa gerek, bu rengin “seçkin kılınmış” bir renk olduğunu düşünürüm. Öyle ki bu renk doğanın temel renklerinden biri seçilmiştir. Doğanın örtüsü!
Beton yığınlarının kat be kat arttığı, sanallığın benimsendiği, monotonluğun bile monotonlaştığı günümüzde insanların işte o bahsettiğim “seçilmiş” rengi görebilmek, onunla baş başa kalabilmek ve huzur bulmak uğruna onca yol kat edip kırlara, köylere koşturması boşuna değil. Tıpkı küfrün karanlığından kaçıp, Hak yola ulaşmaya çalışanların Hz. Muhammed’e koştuğu gibi! Bu benzerlik kâinatın aslının yeşile büründüğü gibi insanın da aslının yeşile bürünmüş olduğunu söylüyor bana.
Mutluluğun rengi yeşildir!
Yeşil ki O’nun nurunun rengidir!
Kâinatın örtüsüdür.
Ve bizlerin de huzur bulduğu, aslına döndüğü renktir.
Aslımıza dönmek dileğimle.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder